” Tasavvuf ve Psikoterapiler Üzerine “
” Tasavvuf ve Psikoterapiler Üzerine “
Ali Rıza BAYZAN
– Çeçenya’da şehit düşen amcaoğlum ve adaşım Ali Rıza Bayzan’a ithaf ediyorum-
İnsanın doğası konusunda, Freud kötümser iken Rogers iyimserdir. Davranışçı terapilere göre ise insanın doğası tümüyle nötrdür. Sûfî göre insanın doğasında hem iyilik, hem de kötülük eğilimleri vardır; ancak bu eğilimler sadece birer potansiyeldir ve insan her iki tarafa da yönelebilir bir karakterdedir.
Psikoterapilere göre insan evrim sürecinin bir ürünü iken, tasavvufa göre “teomorfik” bir varlıktır. Psikanaliz ve davranışçı terapiler insanı ele alırken indirgemeci bir yol izlerken, danışan merkezli terapi bütüncülüğü vurgular. Sûfiler de insanı bütüncül bir görüş açısından ele alır.
Psikoterapilerde tanrısal öz anlamında geleneksel rûh kavramı yoktur. Sûfilerin insanı anlamada kullandığı anahtar kavramlardan biri (belki de birincisi) “ruh”tur. Psikoterapiler (modern ya da postmodern) batı kültürünün, tasavvuf ise Geleneksel İslam’ın bir ürünüdür.Psikoterapiler seküler bir karaktere sahip iken tasavvuf dini bir karakter taşır.
Psikanaliz ve davranışçı terapiler nedenselliği vurgulayarak insanın özgürlüğünü bir illüzyon olarak tanımlarlar. Bilişsel-davranışçı terapiler ve danışan merkezli terapi ise insanın nisbi bir özgürlüğe sahip olduğunu belirtirler. Sûfilere göre de insan ancak nisbi olarak özgürdür.
Psikanaliz, fizyolojik; davranışçı, terapiler sosyolojistik, bilişsel davranışçı terapiler ve danışan- merkezli terapi ise sosyal psikolojik bir temelden hareket eder. Sûfiler bu temelleri göz ardı etmemekle birlikte “transandantal” boyut üzerine vurguda bulunur. Grup psikoterapileri de dahil olmak üzere psikoterapiler “bireyselciliği” vurgularken sûfîler “cemaatçiliği” öne çıkarırlar. Hem psikoterapiler hem de tasavvuf sağaltım için bir sağaltıcının gerekli olduğunu öngörürler. Psikanaliz, davranışçı terapiler ve bilişsel-davranışçı terapiler ve danışan merkezli terapi “konuşma/ görüşme” esasına dayalı iken davranışçı terapiler dolaylı araçlara kadar geniş bir yelpazeye dayalıdır. Tasavvufta da sağaltımda kullanılan oldukça zengin bir teknikler dizisi söz konusudur.Hem psikoterapiler hem de tasavvuf muzdaribin sağaltıcı ile olan iletişimini önemser. Psikanaliz ve davranışçı ve bilişsel davranışçı terapiler amacını “iyileştirme” ile sınırlarken, hem danışan merkezli terapi hem de tasavvuf “kişiliğin geliştirilmesi”ni vurgular. Psikanaliz ve davranışçı terapiler “inanç, anlam ve değerleri” yadsırken, bilişsel davranışçı terapiler, danışan merkezli terapi ve tasavvuf “inanç, anlam ve değerler”i özellikle vurgular.
Psikanaliz ve tasavvuf için rüyaların özel bir önemi vardır ve insanı anlamda anahtar bir rolü vardır. Davranışçı ve bilişsel-davranışçı terapiler ile danışan-merkezli terapi rüyaları hesaba katmaz. Psikanaliz geçmiş zamanı önemserken, diğer psikoterapiler ve tasavvuf ise “şimdi-burada” üzerinde vurguda bulunur. Psikoterapi kuramların geliştirilmesinde kuramcıların yaşamlarında iz bırakmış kişisel deneyimler önemli bir iz bırakmıştır. Sûfiler ise zaten “kişisel deneyimleri” vurgular ve önemserler. Psikoterapiler kuramları örneklem açısından problemlidir. Sûfilere göre ise “her kalpten Allah’a giden bir yol vardır.” Bu nedenle herhangi bir sûfi görüşün genelleştirilmesi ve özellikle kişiselliği / özgünlüğü silmesi kabul edilemezdir. Hem psikoterapilere, hem de tasavvufa göre insan kendi kendine yabancılaş(tırıl)mıştır. Psikanaliz, bilişsel davranışçı terapiler ve danışan merkezli terapiler “deneyime” geliştirilmiş iken davranışçı terapiler “deneysel verilere” dayalıdır. Sufilik de “deneyime” dayalıdır.
Davranışçı terapiler doğrudan gözlenebilen ve ölçülebilir konuları ele alırken diğer psikoterapilerin ilgilendiği konular daha çok dolaylı olarak gözlenebilir ve ölçülebilir bir nitelik taşır. Tasavvufta ise hem zahiri hem de batıni pratikler varsa da odak konular salik ile Allah arasında oluşu nedeniyle gözlem ve ölçüm ötesidir. Davranışçı terapiler dışındaki diğer psikoterapilerle birlikte tasavvuf da “içgörü”nün önemini vurgular. Hem psikoterapiler hem de tasavvuf, “hastalıkların” iyileştirilebileceğini varsayarlar. Hepsi de iyileş(tir)me sürecinde çeşitli aşamaların sözkonusu oldugunu vurgularlar. Hepsi de teorik bilgilenmeyi değil yaşantısal değişimi amaçlarlar. Bireyin istek ve kararlılığı için problemi konusunda duyarlılığı ve yeterli düzeyde kaygısı olması gerektiği vurgulanır. Genellikle bireyin kendi isteği ile sağaltıcıya gelmesi gerektiği kabul edilir. Hatta tasavvufta bireyin kararlı olup olmadığı dramatik sınavlarla denetlenir. Hepsi de bireyin kendi kendisine ilgi göstermesini öngörür. Hepsi de mesajını yaymak için literatür oluşturmuştur. Hepsi de mesajını kitlelere ulaştırmak için örgütlenme yoluna gitmiştir. Bu örgütlenme doğal olarak sağaltıcılar arasında da bir piramid modelinin oluşumuna yol açmıştır.
Hem psikoterapilerin hem de tasavvufun çok çeşitli ve değişik tanımları yapılmıştır. Hepsi de insanı anlamak için olağanüstü duyarlılık göstermiş ve genellikle sağduyusal bilgilere aykırı düşen daha doğrusu onları aşan sonuçlara ulamışlardır. Psikoterapi ücret karşılığı sunulan bir hizmet iken, tasavvufi terbiyede ücret söz konusu değildir; “rıza-i Bari” için yapılan bir hizmettir.