TASAVVUFTA RÜYALAR

” HAYAT DENİLEN RÜYA…”

TASAVVUFTA RÜYALARIN ANLAM VE ÖNEMİ

Rasulullah Muhammed Mustafa (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular :

“Benden sonra, nübüvvetten sadece mübeşşirat (müjdeciler) kalacaktır!”   Yanındakiler sordu: “- Mübeşşirat  nedir?”       

” Salih kişilere gösterilen rüyalardır” diye cevap verdi.

KUR’AN-I HAKÎM’DEN    RÜYALAR

Rasulullah   Efendimiz-s.a.v.-‘in Rüyası

Rasulullah   Efendimiz -s.a.v.- , ashabıyla Kabe’yi tavaf etmek üzere Hudeybiye’ye çıkmadan önce Mekke’nin fethiyle ilgili bulduğu bir rüya görmüştü. Allah’ın Elçisi, rüyada ashabıyla birlikte Mekke’ye girdiklerini bazılarının saçlarını tamamen traş ettiklerini, bazılarının ise  kısalttığını görmüştü. Sure-i Feth’in 27. ayeti  bu rüyayı şöyle anlatıyor.

Fetih:27. Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.

Fetih:28. Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur. Şahit olarak Allah yeter.

Fetih:29. Muhammed Allah’ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vâdetmiştir.

Bu ayet Rasulullah s.a.v.’in Mekke’nin fethedildiğini görmüş olduğu rüyanın vuku bulmasının zamanı gelmediğinden dolayı, rüyanın yalan olduğu konusunda ileri geri konuşan münafıklar konuşmaları üzerine Rasulullah Efendimiz-s.a.v.-‘i teyid etmek için nazil olmuştur. Ayette geçen yakın fetih Hayber fethi olarak yorumlanmıştır.

Hz. İbrahim(as)’in Rüyası

Hz.İbrahim bir gün, Allah’tan bir oğul istemiş, eğer kendisine bir erkek çocuk verirse onu kurban edeceğini de nezretmişti. Allah,  bu isteğini takip ederek kısa süre sonra O’na  Hz. İsmail’i  vermişti. Aradan bir hayli zaman geçtikten sonra, Allah  İbrahim-a.s.-‘e nezrini hatırlatmak üzere   rüyada oğlunu keserek  kurban ettiğini gösterir. Hz. İbrahim hemen rüyasında gördüğü gibi oğlu İsmail’i kurban etme yoluna yöneldi. Kur’an-ı Kerim’de bu husus şöyle ifade edilir:

Saffat:100. O : “Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver”, dedi.

Saffat:101. İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik.

Saffat:102. Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.

Saffat:103. Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca:

Saffat:104.Biz ona: ” Ey İbrahim!” diye seslendik.

Saffat:105. Rüyayı gerçekleştirdin.Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.

Saffat:106. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır.

Hz. Yusuf(as)’un rüyası

Hz. Yusuf’un babası Hz. Yakub’un  12 oğlu vardı. Bunlardan Yusuf ve Bünyamin’in anneleri olan Rahil vefat edince öksüz kalmışlardı. Bundan dolayı Hz. Yakub,  Yusuf ve Bünyamin’i diğer oğullarından çok severdi. Hz. Yusuf oniki yaşında iken babasının kucağında uyurken  bir rüya görür ve babasına nakleder. Bu rüyayı Kuran-ı kerim bize şöyle nakletmektedir:

Yusuf:4. Bir zamanlar Yusuf, babasına (Ya’kub’a) demişti ki: Babacığım! Ben (rüyamda) on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederlerken gördüm.

Yusuf:5. (Babası:) Yavrucuğum! dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır.

Yusuf:6. İşte böylece Rabbin seni seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi sana ve Ya’kub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Çünkü Rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.

Yusuf:7. Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde, (almak) isteyenler için ibretler vardır.

Hz Yakub’un oğlundan rüyasını kardeşlerine anlatmamasını istemesinin sebebi kardeşlerinin ona kötülük ve zulum edeceginden korkmasıdır. Hz Yakub , şeytanın boş durmayarak onların kıskançlıklarını tahrik edeceğini ve Hz. Yusuf’a büyük bir kötülük yapabileceklerini tahmin etmişti. Hakikaten kardeşlerinin de kıskançlık yapabilecek hasletler Yusuf(as)’da belirmeye başlamıştı. Allah  kendisine hem peygamberlik hem de rüya tabir ilmini   lütfetmişti. Yine aynı surenin 6. Ayetinde buna işaret olarak,

Yusuf:6. İşte böylece Rabbin seni seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi sana ve Ya’kub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Çünkü Rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.

Hz. Yusuf kardeşlerinin kendisine karşı yapılan kötülükten Allah’ın izniyle kurtulmuş, fakat köle olarak Mısır’a götürülmüştür. Bu durumu da yine Kur’an-ı Kerim bize hikaye etmektedir.

Yusuf:20. (Kafile Mısır’a vardığında) onu değersiz bir pahaya, sayılı birkaç dirheme sattılar. Onlar zaten ona değer vermemişlerdi.

Yusuf:21. Mısır’da onu satın alan adam, karısına dedi ki: “Ona değer ver ve güzel bak! Umulur ki bize faydası olur. Veya onu evlât ediniriz.” İşte böylece (Mısır da adaletle hükmetmesi) ve kendisine (rüyadaki) olayların yorumunu öğretmemiz için Yusufu o yere yerleştirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler.

Yusuf:22. (Yusuf) erginlik çağına erişince, ona (isabetle) hükmetme (yeteneği) ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle mükâfatlandırırız.
Yusuf(as) ona verilen nimetlerin farkındadır ve bu nimetlerin şükrünü eda etmek için elinden geldiğince çalışmaktadır. Allaha şükretmekte ve bu nimetlerin devamını ahirette de istemektedir.Bu  Kuran-ı Kerim’de;

Yusuf:100. Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için (ona kavuştukları için) secdeye kapandılar. (Yusuf) dedi ki: “Ey babacığım! İşte bu, daha önce (gördüğüm) rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Doğrusu Rabbim bana (çok şey) lütfetti. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.”

Yusuf:101. “Ey Rabbim! Mülkten bana (nasibimi) verdin ve bana (rüyada görülen) olayların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni sâlihler arasına kat!” `

Yusuf:102. İşte bu (Yusuf kıssası) gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin (ki bunları bilesin).

Yusuf:103. Sen ne kadar üstüne düşsen de insanların çoğu iman edecek değillerdir.

şeklinde ifade edilir.

Uzun bir ayrılık can yakıcı hasret ve büyük imtihanlardan sonra, Hz Yakub çocukları ve ailesi ile birlikte Yusuf’un melik olduğu Mısır’a geldiler ve kardeşleri ona secde ettiler.Böylece Yusuf’un yıllar önce gördüğü rüyanın tabiri çıkmıştı. Nitekim bu durum Kuran-ı Kerim’de;

Yusuf:100. Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için (ona kavuştukları için) secdeye kapandılar. (Yusuf) dedi ki: “Ey babacığım! İşte bu, daha önce (gördüğüm) rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Doğrusu Rabbim bana (çok şey) lütfetti. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.”

Kur’an-ı Kerim’de Yusuf’un zindana atılması olayına da değinmektedir. Zindan arkadaşı iki genç rüya görürler ve rüyalarını emin, doğru ve ahlaklı bildikleri Hz. Yusuf’a tabir ettirmek isterler. Kuran’da;

Yusuf:36. Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki: Ben (rüyada) şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de: Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz, dedi.

Yusuf:37. (Yusuf) dedi ki: Size yedirilecek yemek gelmeden önce onun yorumunu mutlaka size haber vereceğim. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Şüphesiz ben Allah’a inanmayan bir kavmin dininden uzaklaştım. Onlar ahireti inkâr edenlerin kendileridir.
Hz. Yusuf(as) bu rüyayı şöyle tabir eder:
Yusuf:41. Ey zindan arkadaşlarım ! (Rüyalarınıza gelince), biriniz (daha önce olduğu gibi) efendisine şarap içirecek; diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından (beynini) yiyecekler. Yorumunu sorduğunuz iş (bu şekilde) kesinleşmiştir.
Yusufun yorumladığı rüyalar yerli yerinde çıkmış ve delikanlılardan birisi asılmış diğeri de saraya giderek içki sofralarına sakilik yapmaya başlamıştır.

Bir gün Mısır kralı bir rüya görür ve etrafındaki alimleri etrafında toplayarak rüyasını onlara anlatır ve tabirini ister. Fakat meclise iştirak eden alimlerden hiçbiri bu rüyayı tabir edemediği gibi    “bu karmaşık hayallerin yorumunu bilemeyiz” diyerek kralı geçiştirmeye çalışmışlardır. Bu arada kralın yanındaki genç zindandaki Yusuf’u hatırlar ve krala “Senin rüyanın tabirini öğrenip sana haber verebilirim, yalnız bana izin vermeniz lazım” diyerek Hz. Yusuf’a gitmiş ve rüyayı ona anlatarak tabirini istemiştir. Bu durum Kuranda:

Yusuf:43. Kral dedi ki: Ben (rüyada) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek gördüm. Ayrıca, yedi yeşil başak ve diğerlerini de kuru gördüm. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, benim rüyamı da bana yorumlayınız.

Yusuf:44. (Yorumcular) dediler ki: Bunlar karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenlerden değiliz.
Hz. Yusuf’sa bu rüyayı şöyle tabir etmişti:
Yusuf:45. (Zindandaki) iki kişiden kurtulmuş olan, uzun bir zaman sonra (Yusufu) hatırlayarak dedi ki: Ben size onun yorumunu haber veririm, beni hemen (zindana) gönderin.

Yusuf:46. (Yusufun yanına gelerek dedi ki:) Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi! (Rüyada görülen) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek ile yedi yeşil başak ve diğerleri de kuru olan (başaklar) hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki, insanlara (isabetli yorumunla) dönerim de belki onlar da doğruyu öğrenirler.

Yusuf:47. Yusuf dedi ki: Yedi sene âdetiniz üzere ekin ekersiniz. Sonra da yiyeceklerinizden az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında (stok edip) bırakınız.

Yusuf:48. Sonra bunun ardından, saklayacaklarınızdan az bir miktar (tohumluk) hariç, o yıllar için biriktirdiklerinizi yeyip bitirecek yedi kıtlık yılı gelecektir.

Yusuf:49. Sonra bunun ardından da bir yıl gelecek ki, o yılda insanlara (Allah tarafından) yardım olunacak ve o yılda (meyvesuyu ve yağ) sıkacaklar.
Kralın rüyasını doğru yorumlamasıyla  kralın güvenini kazanan Yusuf a.s.  zindandan bilahare çıkartılıp kralın   hazine sorumlusu olur ; aşağıdaki ayetler bu durumu anlatmaktadır.

Yusuf:54. Kral dedi ki: Onu bana getirin, onu kendime özel danışman edineyim. Onunla konuşunca: Bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir birisin, dedi.

Yusuf:55. “Beni ülkenin hazinelerine tayin et! Çünkü ben (onları) çok iyi korurum ve bu işi bilirim” dedi.

Yusuf:56. Ve böylece Yusuf’a orada dilediği gibi hareket etmek üzere ülke içinde yetki verdik. Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi eriştiririz. Ve güzel davrananların mükâfatını zayi etmeyiz.

Yusuf:57. İman edip de (kötülüklerden) sakınanlar için ahiret mükâfatı daha hayırlıdır.

***

RÜYA  ve   ÖNEMİNE  İLİŞKİN  HADİSLER


940 – Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatıyor: “Rasulullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle demişti: “Benden sonra, nübüvvetten sadece mübeşşirat (müjdeciler) kalacaktır!”Yanındakiler sordu:
“- Mübeşşirat da nedir`?” ” Salih rüyadır” diye cevap verdi.”
Muvatta’nın rivayetinde şu ziyade var: “Salih rüyayı salih kişi görür veya ona gösterilir.”
Buhari, Tabir, 5; Muvatta, Rüya 3, (2, 957); Ebu Davud, Edeb 96,(5017).

934 – Ebu Hureyre (radiyallahu anh)
anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Zaman yaklaşınca, mu’minin rüyası, neredeyse yalan söylemeyecek. Esasen mu’minin rüyası, nübüvvetin kırk altı cüzünden bir cüzdür.” Buhari’nin rivayetinde şu ziyade var: “Nübüvvetten cüz olan şey yalan olamaz.”
Buhari, Ta’bir 26; Muslim, rüya 8, (2263); Tirmizi, rüya 1, (2271); Ebu Davud, Edeb 96, (5019).

937 – Ebu Rezin el-Ukeyli Lakit İbnu Amir İbni Sabire (radiyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Mu’minin rüyası, nübüvvetin kırkaltı cüzünden bir cüzdür. Bu rüya, anlatılmadığı müddetce bir kuşun ayağında (takılı vaziyette) durur. Anlatılacak olursa hemen düşer.”
Tirmizi, Ru’ya 6, (2279, 2280); Ebu Davud, Edeb 96, (5020).

938 – Ebu Said (radiyallahu anh) anlatıyor: “Mu’minin rüyası, nübüvvetin kırk altı cüzünden bir cüzdür.”
Buhari, Ta’bir 4, Muvaatta 1, (2, 956).

939 – Tirmizi’de Ebu Said’den şu rivayet kaydedilmiştir: “En sadık rüya seher vakitlerinde görülen rüyadır.”
Tirmizi, Ru’ya 3, (2275).

936 – Buhari’nin bir rivayetinde Resulullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurur: “Beni rüyada gören, gerçekten beni görmüştür, çünkü şeytan benim suretime giremez.”
Buhari, Tabir 2, 10; Muslim, Rüya 10; (2266); Muvatta, Rüya 1, (2, 956).

7129 – Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor: “Rasulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Rü’ya üç kısımdır: Biri Allah’tan bir müjdedir. Biri nefsin konuşmasıdır. Biri de şeytanın korkutmasıdır. Biriniz hoşuna giden bir rü’ya görecek olursa, dilerse onu anlatsın. Eğer hoşuna gitmeyen bir şey görürse onu kimseye anlatmasın, kalkıp namaz kılsın.”

7130 – Avf İbnu Malik radiyallahu anh anlatıyor: “Rasulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Rüya üç kısımdır: “Bir kısmı; ademoğlunu üzmek için şeytandan olan korkulardır; bir kısmı, kişinin uyanıkken kafasını meşgul ettiği şeylerdendir; bunları uykusunda görür; bir kısım rüyalar da var ki, onlar peygamberligin kırkaltı cüzünden birini teşkil eder.”
Ravi Muslim İbnu Miskem der ki: “Ben, Avf İbnu Malik radiyallahu anhe: “Sen, bu hadisi Rasulullah aleyhissalatu vesselam’dan bizzat işittin mi?” dedim. Avf, (iki sefer tekrarla): “Evet! Ben bunu Rasulullah aleyhissalatu vesselam’dan işittim. Ben bunu Rasulullah aleyhissalatu vesselam’dan işittim” dedi.”

941 – Semure İbnu Cundeb (radiyallahu anh) anlatıyor: “Rasulullah (aleyhissalatu vesselam) sık sık: “Sizden bir rüya gören yok mu?” diye sorardı. Görenler de, O’na Allah’ın diledigi kadar anlatırlardı. Bir sabah bize yine sordu:
” Sizden bir rüya gören yok mu ?”
Kendisine: “- Bizden kimse bir şey görmedi!” dediler. Bunun üzerine:
” Ama ben gördüm” dedi ve anlattı.(…)

944 – Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatıyor: “Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)’in şöyle söylediğini isittim:
“Ben bu gece, rü’yamda, kendimi Ukbe İbnu Rafi’in evinde imişim gördüm. Orada bana İbnu Tab denen cinsten taze hurma getirildi. Ben bu rüyayı şöyle te’vil ettim: “Yükselme dünyada bizimdir, ahirette de hayırlı akıbet bizimdir, dinimiz de tamamlanmıştır.”
Muslim, Ru’ya 18, (2270); Ebu Davud, Edeb 96, (5026).

5574 – Urve (radiyallahu anh) , Hz. Aişe (radiyallahu anha)’dan şunu nakletmiştir: “Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam bana dedi ki:
“Rüyamda sen bana üç gece gösterildin: Melek seni bana bir ipek parçası içerisinde getirdi ve “Bu senin zevcendir, aç onu!” dedi. Ben de açtım, içindeki sendin. Ben: “Bu rüya Allah katından ise, onu gerçekleştirecektir” dedim.”
Buhari, Nikah 9, 35, Ta’bir 20, 21; Muslim, Fezailu’s-Sahabe 79; Tirmizi, Menakib (3875).

950 – Hz. Aişe (radiyallahu anha) anlatıyor: “Rüyamda hücreme üç ayın düştüğünü gördüm. Rüyamı babam Ebu Bekr (radiyallahu anh)’e anlattım. Sükut etti, cevap vermedi. Rasulullah (aleyhissalatu vesselam) vefat edip de odama defnedilince babam Ebu Bekr:
“- İşte (rüyanda gördüğün) üç aydan biri ve en hayırlısı!” dedi.”
Muvatta, Cenaiz 10, (1, 232).

946 – Abdullah ibn Ömer (radiyallahu anh) anlatıyor: “Rasulullah (aleyhissalatu vesselam) zamanında kişi, bir rüya görecek olsa onu  Rasulullah -(aleyhissalatu vesselam)- efendimize anlatırdı. O sıralarda ben genç, bekar bir delikanlıydım, mescidde yatıp kalkıyordum. Bir gün rüyamda, iki meleğin beni yakalayıp cehennemin kenarına kadar getirdiklerini gördüm. Cehennem kuyu çemberi gibi çemberlenmişti. Keza (kova takılan) kuyu diregi gibi iki de direği vardi. Cehennemde bazı insanlar vardı ki onları tanıdım. Hemen istiazeye başlayıp üç kere: “Ateşten Allah’a sığınırım” dedim. Derken beni getiren iki meleği üçüncü bir melek karşılayıp, bana: “Niye korkuyorsun? (korkma)” dedi.
Ben bu rüyayı kızkardeşim Hafsa (radiyallahu anha)’ya anlattım. Hafsa da Rasulullah (aleyhissalatu vesselam)’a anlatmış. Rasulullah (aleyhissalatu vesselam):
“- Abdullah ne iyi insan, keşke bir de gece namazı kılsa!” demiş. Salim der ki: “Abdullah bundan sonra geceleri pek az uyur oldu!”
Buhari, Ta’bir, 35, 36, Salat 58, Teheccut 2, Fedailul-Ashab 19; Muslim, Fedailus-Sahabe 140, (2479).

RÜYA  KONUSUNDA ÖNEMLİ BAZI HUSUSLAR

Rasulullah (aleyhissalatu vesselam) Efendimiz’e Allah’dan vahiy Hıra mağarasında ilk ayetlerin inzalinden önce altı ay kadar süre ile gördüğü sadık  rüyalar  ile başlamıştır. Aişe(radiyallahu anha) şöyle demiştir: “Rasulullah (aleyhissalatu vesselam) Efendimiz’e vahiy  uykusunda gösterilen   rüya-yı sadıka ile başlamıştır. Hiç bir rüya görmezdi ki sabahaydınlığı gibi vazıh(açık)ve aşikar zuhur etmesin. Ondan sonra kalbine yalnızlık muhabbeti ilka olundu.”(Buhari, Tabirur Rüya)

Rüyanın “nübüvvetin kırkaltıda biri” olarak  tarif edildiği haberlerde yirmiüçlük yıllık nübüvvet süresine oranla ilk altı aylık  salih rüyalar devrinin kıyası ile ortaya çıkan oran kastedilmiştir. ( 0,5/23 = 1/46)

Rasulullah (aleyhissalatu vesselam) Efendimiz’in tebliğ vazifesi tamamlanmıştı. Artık ümmeti arasında son zamanlarını yaşadığı bir gün, sahabe-i  kiram (radiyallahu anhum ecmain), namaz kılmak üzere mescid-i nebevide  Hz. Ebu Bekir’in arkasında saf tutarak Rasulullah (aleyhissalatu vesselam) Efendimiz’i beklemekteydiler. Cemaatin beklediğini görünce,mescide çıkamayacak kadar hasta olan Rasulullah-s.a.v.- evinin kapısının perdesini açtı , bekleyen cemaate hitaben;Muvatta adlı sahih hadis kitabında rivayet edilen şu hadisi beyan buyurdular:”Ey insanlar benden sonra nübüvvetten yalnız mübeşşirat  kaldı. Mübeşşirat denilen o salih  rüyayı, müslüman kişi görür veya onun için (başkası tarafından) görülür.”  Peygamberimizin vefatı ile Allah’dan kullarına inzal olunan vahiy son buldu. Artık Allah ile kul arasında ilahi bilginin intikali, haber verilmesi  açısından  ilişki yalnızca takva sahibi(salih kişiler) müslümanların gördükleri doğru ve çoğunlukla müslümanlar için  müjdeleyici mahiyetteki rüyalar ile sürdürülmektedir.

Rüyaların ilahi bilgi ile insanlar arasında  kıyamete kadar devam edecek bu öneminden dolayı pek çok İslam alimi rüyaların mahiyeti ve sonuçları üzerinde  kafa yormuş ve hatta çoğunlukla mutasavvıf olan -İmam Abdulgani Nablusi, İbn Sîrin gibi-  bazı alimler rüyalar ve yorumu hakkında müstakil eserler vücuda getirmişlerdir.İslam alimlerinin genel kabulüne göre özellikle sadık rüyalar yaşanacak olaylar   için   işaret  ve müjdeler içeren “müteşabih ” denebilecek haberler taşır. Ancak buradaki sorun bazen açık bazen ise müphem olan bu işaretlerin gerektiği şekilde anlaşılmasındadır ki işte burada rüyanın tabir edilmesi ihtiyacı  gündeme gelmektedir.Bir rüya eğer herkesin anlayabileceği bir açıklıkta değilse tabir edecek kişinin de işaretlerin gösterdiği anlamlara aşina birisi olması şarttır.

Ebul-Leys Semerkandi’nin “Rüya nasıl tabir edilirse öyle çıkar.” deyimi  için Bostanul-Arifin kitabında izah ettiği şekilde rüyanın  cahilin yaptığı tabirle değişmesi söz konusu değildir. Tıpkı fıkha dair bir meselede, insanların en cahilinin vereceği hükme göre, bir sonuç çıkmayacağı gibi rüya meselesinde de olay bunun gibidir. Rivayetlerde anlatılan değişiklik, ancak Rasulullah (s.a.v)’in tabirine göre olur. Çünkü O’nun sözü doğrudur. Bu doğruluk Hakk’tan O’na armağandır. Allah rüyada da olsa  O’nun sözünü doğrular.

İmam Gazali’ye göre; uyku hislerin hareketsiz hale gelip kalbe uğramamaları demektir. Uyku ile hayaller temizlenip insan asli fıtratına benzer halde temiz ve saf  kalınca Levh-i mahfuz   ile  arasında var olan perde kalkar. İki ayna arasındaki perde kalktığı zaman, bir aynada bulunan görüntüler nasıl diğer aynaya yansınrsa, Levh-i mahfuzda bulunan bazı bilgiler de fıtratına uygun safiyete dönmüş olan kalblere yansır. Uyku diğer duyguları engellememesine rağmen, hayallerin hareket halinde seyretmesine engel olamaz. Hayal kuvveti ile insan kalbi  Levh-i mahfuz’dan kendisine yansıyan bilgiyi derhal alır ve bu bilgiyi  bir misal ile hikaye etmeye başlar. Bu gaybi bilgiler,  hayaller halinde daha iyi muhafaza edilir ve muhayyilede koruma altına alınır. Genel olarak insanlar uyanınca yalnızca hayallerinde koruma altına aldıkları şeyleri aklına getirebilir. Rüya tabir eden kimsenin rüyayı görenin gördükleri ile bu hayallerin anlamı arasında bir ilgi kurması icabeder. Rüyaları tabir eden ilme vakıf insan olan için bu hayallerin gerçek alemdeki  misalleri gayet açıktır.

Rasulullah-s.a.v.-in “Rü’ya üç kısımdır: Biri Allah’tan bir müjdedir. Biri nefsin konuşmasıdır. Biri de şeytanın korkutmasıdır.” sözleriyle  üç kısma ayırdığı rüyalardan ilahi müjde, rahmani haber  olarak nitelendirdiği türde olanı günümüzde nadir sayılabilecek durumdadır.Genelde görülen rüyalar , nefsani, şehvani, hissi duygulanmaların yer ettiği kalblere yansıyan karışık haller , açıkça şeytani mahiyet arz eden manzaralardır. Buraya kadar yazılan kısımda  üzerinde yorum yapılan   rüya deyimi ile rahmani haberler, renkler,esintiler içeren salih rüyalar kastedilmiştir. Tabir edilmeğe değer nitelikde olan rüyalar da bu tür rüyalardır.

* * *

Bir cevap yazın