Dr. Münir Derman’ın Ardından…

Dr. Münir Derman’ın Ardından

[ Trabzon, 1910 – Ankara, 1989 ]

Dr. Münir Derman 1910 yılında Trabzon’da annesi Şehvar Hatun ve  babası Ahmed Rasim Efendi’nin ailesine doğdu, Baba tarafından büyük dedesi Kafkasya’dan Şeyh Şamil, ana tarafından büyük dedesi Hâcegân silsilesine mensub Ahmet Ziyaeddin Gümüşhanevi’dir.  Büyük ninesi  yöresinde “evliya kadın” olarak bilinen Gül Hatun’dur.

Trabzon’da 4 yaşından itibaren Buharalı hocası Ömer İnan Efendi’nin manevi eğitiminde ilerlemiş ondan feyz almış, 9 yaşında hafız olmuştur.

İlkokulu Özel Fransız Okulu’nda bitirip liseden sonra üniversite   öğrenimi  için   Devlet Bursu ile   Fransa’ya gönderilmiş,  önce Felsefe-Psikoloji  tahsili yapmış ; sonra Tıp Fakültesi’ni de bitirerek doktor olmuştur.

Mısır’da El-Ezher’e  de kaydolmuş ve ilahiyat tahsil etmiştir.

Askerlik yıllarında Kore Savaşı’nda  bulunmuş, burada askeri doktor olarak hizmet vermiştir. Bu yıllarda bir süre Japonya’da da bulunmuştur.

Yurda dönünce A.Ü. Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde Felsefe dalında  öğretim üyesi olup kısa süreli bir görev ifa etmiştir.  Kısa süre sonra bu görevinden ayrılarak Tıp doktorluğu hizmeti için Doğu Anadolu’da görev almıştır. Daha sonra “Hükümet Tabibi” olarak  Bozuyük’te görevlendirilir. Burada Hükümet tabibi iken evlenir ve bir kız evladı olur. Halen bir kızı ve üç torunu vardır.

Davet  üzerine  gittiği Almanya’da 15 yıl “anatomi” öğretim üyeliği yaptıktan sonra tekrar  yurda dönmüştür. Almanya’da bulunduğu sürede resmi görevi dışındaki saatlerde camilerde vaazlar vermiş, çok sevilmişlerdir.

Fransızca, Almanca, Rusça, Arabça’yı mükemmel bilir, konuşurdu. Bu dillerin kültür ve edebiyatları hakkında derin bilgi sahibi idi. Yabancı dillerin yanı sıra bilhassa Fizik, Kimya Matematik gibi fen bilimlerinde, astronomide şaşılacak  derecede  bilgiliydi.

Daha sonra Eskişehir’de “Genel Cerrahi” uzmanı olarak  doktorluğuna devam etti ve buradaki görevinden  emekli oldu. Eskişehir’de  Akademi’de misafir öğretim üyesi olarak ders vermiş; aynı zamanda çeşitli camilerde kürsüye çıkarak halka vaazlar da yapmıştır..

Manevi ilimlerde ise , “velayet ve tasarruf sahibi” “ilm-i ledün sultanı”, “arif-i billah” olarak tanınmıştır… Eserleri başka kitaplardan derleme değildir.

Yazıları önceleri “İslam” dergisinde yayınlanmıştır; bu dergideki yazılarında okurlardan kendisine ulaşan ve çoğunlukla manevi incelikler dair  soruları da cevaplandırdığı bilinmektedir. Daha sonra “Allah Dostu Der ki” başlığı ile yayınlanan notlarını titizlikle hazırlar ; yanlışsız olması için dikkatle yazdırırlardı.

Derman hazretleri, hiç bir maddi servete sahip değildi. Almanya’dan döndükten sonra Ankara’da bir otel odasının mütevazi şartlarında yaşadı son demlerini… Evi yoktu. Eşi ile birlikte yalnız başına, eski tanıdığı dostlarıyla yetindi.

Ömürlerini ağır riyazat ve çilelerle, büyük sıkıntılar, dertler içinde insanlardan uzak, namsız-nişansız bir kul olarak geçirdiler.

Tarikat  kurmamışlardır.  Tavır  ve  anlayış  olarak günümüz dergah, tekke gibi  kurumlaşan örgütlenmelerine  rağbet etmemişler; “talebe”, “mürid”, “şeyh” namları altında etrafına kalabalık insan yığınları toplamamışlardır. Ancak vaazlarından ve doktorluğundan kendisini tanıyan ve hakiki seven sayılı kimseler O’na yanaşmışlar, ilminden istifade etmeye çalışmışlardır.

Hakk’ın heybetini taşıdığı mübarek bedeni daima güzel kokar, cezbesi tesir altına alırdı insanı…

Rasulullah ve Ehl-i beyt- Rasulullah  sevgisi hücrelerine kadar yayılmış görünür bir ahlak idi O’nda…

Nokta kadar şikayet, bıkkınlık taşımayan duru, sükun ve teslimiyetin göründüğü tertemiz bir sima… Ağır sıkıntılar çileler ve dertlere rağmen yüz buruşturduğu, “off” bile dediği görülmemiştir.

Dertlilere, hastalara şifa verir; yardımlarına bıkmadan, usanmadan koşardı.

Kendisini   ele   vermeyen,   içini göstermekten uzak duran celalli yapısının altında, derya gibi sevgi, merhamet ve şevkat görünürdü… Çok celalliydiler. Bazen gürler konuşurlar, fakat aynı zamanda da gözlerinden yaşlar akar; yine konuşurlardı.

Sakal bırakmamışlardır. Fakat omuzlarına sarkan yele gibi beyaz ipek saçlarına itina gösterir, onları ensesinde toplardı.

Kıyafeti; tertemiz giydiği zevkle seçilmiş bir-iki gömlek ve pantolondan ibaretti, gösterişi sevmezlerdi.

Manevi emanetlerini, kendisine yakinen hizmet eden ona yanaşmış sevdiklerinden birine bırakacağını söylemiş, fakat isim açıklamamışlardır.

Son zamanlarını -ikibuçuk sene- Hastane’de geçirdi. Vasiyetlerinde “Dünyaya garib geldim, garib gitmem lazım. Garibin  yeri   tenhadadır”   ifadesiyle  sessiz  bir  köy kabristanına gömülmek istediler.

2 Aralık 1989 Cumartesi günü Hakk’a yürüdü. Sevenleri O’nu kar yağarken sevdiği iri kar taneleri altında  Ankara’nın kuzeybatısında yaklaşık 15 kilometre mesafedeki  Memlik köyü yakınında toprağa verdi. Açık bir kabir şeklinde olan türbesindeki kitabede sahife başındaki şiiri yer almaktadır. Aynı kabristanda Eşi ve diğer bazı sevenlerinin de kabirleri mevcut olup sevenleri tarafından ziyaret edilmektedir.

***

ÖNEMLİ NOT: Websitemizin önceki adresindeki giriş sayfasında kabrinin fotoğrafı ile bazı sohbetlerinden seçmelere yer verdiğimiz Dr. Münir Derman’ın hayat hikayesi pek çok ziyaretçi tarafından merak edilmişti. Doğrusu Dr. Münir Derman’ın mufassal bir biyografisi  elde mevcut değildir. Size sunabildiğimiz bu hayat hikayesinin hazırlanmasında “Allah Dostu Der ki” serisinin 5. cildinde yer alan 28.3.1990 Çarşamba tarihli yazıdan yararlanılmıştır. Dr. Münir Derman’ı tanıyanların ; meslekdaşlarının ; öğrencilerinin  ya da elinde O’nun ile ilgili bilgi, belge ve fotoğraf bulunanların Dr. Münir Derman ile ilgili hatıraları ile birlikte bu materyalleri yazışma adresimiz  olan tasavvufvesufiler@gmail.com  adresine iletmeleri halinde bu sahifelerde yer verebileceğimizi duyururuz.
T A S A V V U F & S U F İ L E R