Dr. Münir Derman: KENDİMLE BERABER

Ben lisanımla ‘Ene’l-Hakk’  lafzı  etmem bir an
Halimi canım bilsin lafz-ı üryân istemem.

Münir  DERMAN

* * *

 

KENDİ  SÖZLERİYLE  DR. MÜNİR DERMAN  [ K.S.]

 ***

KENDİMLE BERABER

Bir gün hocamı ziyarete gitmiştim. 17 yaşında idim.

Odası tavanında yalnız penceresi olan geniş yüksek tavanlı idi.

Odası çıplak. Bir post. Bir de yerde yatak… Desti. Leğen. İşte o kadar…

 Çok güzel koku vardı havasında…

Kendisi oturmuş, uzun saçları yele gibi omuzlarına sarkıyordu. “-Gel bakalım.” dedi. Elini öptüm. “-Ben artık gidiyorum mektep bitti.” dedim.

Dua etti, nasihat şeklinde emirler verdi: “-Arasıra kendi kendine bir odada kal…” Bunu adet edindim, arasıra bunu yaparım… Tahsil için Fransa’ya gittim. Aradan 5-6 sene geçti…

Birgün bu nasihat ve emri yapmak için odama girdim… Odamda iki zat gördüm. Birdenbire şaşırdım. Nereden girdiler bunlar… Beni   görür   görmez   yürüdüler,   duvarın   içinde kayboldular. Şaşırdım kaldım. Bir kağıt bıraktılar yere, küçük… Hala saklarım o kağıdı… Ve hayretim hala devam ediyor. Otuz küsur sene oldu. Son nefesime kadar bu hayret devam edecek… Halledemedim…

Bu hadiseden 1 sene sonra yurda tatile döndüm. Doğru hocama gittim…Yaşlanmış…Elini öptüm. Bana halimi sordu… Ağabeyimi sordu. “-Gelsin..” dedi. (…) Yanında oturduk… Hocam hastalanmıştı. Yanında idik… Bize nasihat etti, dua etti, bizi okşadı…

Bir aralık “O kağıt sende mi?” dedi. Birdenbire anlayamadım. “-Ha…” derken baş parmağını ağzıma uzattı. “Sus” dedi… “Öyle yap…” (…)

Birgün sonra hocamızdan ayrıldık, ağladık… (…)

Hâlâ hocam bizi bırakmamıştır. Bunalırsak yetişir… Yalnız 15 sene evvel ağabeyim 47 yaşında hocamın yanına gitti… Nur içinde yatsın…

O kağıttaki yazı şu, size de söyleyim, böyle hareket edin:

“Vesveseyi bırak… Ne kadar işin ve arzun, dileğin varsa hepsini kaza ve kadere teslim et… Kendi nasıl dilerse öyle iş gören Allah’a bırak… Ve bekle…

Telaşı terket. Izdırabı, üzüntüyü kaldır. Murat yolu kendi kendine görünür, o yola düşersin. Aç kal, kimseye söyleme.

Dertlerini, yoksulluklarını, ızdıraplarını söz   haline geçirme. Melekler bile duymasın… Derdin olursa Hakk ile konuş, herşeye yeter. Sefalete düşersen vakur ol. Sabret. Hak’ka bile ellerini istek için kaldırma. Yalnız hamd için kaldır. Allah seni senden iyi bilir… Hakk’da erimek dünyada budur…”

1958