Dr. Hayati BİCE: Global Planlarda Tasavvuf
Global Planlarda Tasavvuf
Dr. Hayati BİCE
Yakınlarda CNNTurk.com websitesinde tercüme olduğu hemen anlaşılan “Radikallerle mücadele için tasavvuf telkini” başlıklı ilginç bir haber yayınlandı. (1)“Cezayir’de radikal direnişçilerle mücadele için, hükümet tarafından tasavvuf düşüncesinin telkin edileceği”ni bildiren 8 Temmuz 2009 tarihli bu ‘ilginç’ haber şu şekilde devam ediyordu: “Polis baskınları, gözaltılar ve silahlı çatışmaların fayda vermediğini gören Cezayir hükümeti, radikal direnişçilere sufi yaklaşımı benimsetmeye çalışıyor. Cezayir Diyanet İşleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, hükümet tarafından tasavvuf anlayışını anlatmak üzere bir televizyon ve radyo kanalı kurulduğu; kurulan bu kanallar sayesinde “Selefi ideolojinin Cezayir’in doğasına uygun olmadığı, insanların barışçı, hoşgörülü ve açık görüşlü geleneksel İslam’a dönmesinin teşvik edileceği” belirtildi.
Son derecede dikkat çekici olan bu haberden hareket ile konunun arkaplanına ilişkin bir araştırma yaptığımda 1990’lı yıllardan bu yana ülkenin “laik yönetimi” ile İslamcı güçler arasındaki çatışmalarda 200.000 kadar insanın hayatını kaybetmiş olabileceğinin tahmin edildiği Cezayir’de bu tür bir arayışın olmasını yadırgamadım. (2) Fakat konunun Cezayir ile sınırlı olmadığını gösterecek şekilde, hemen hemen aynı tarihlerde Pakistan’da da tasavvuf ekseninde yeni bir resmi organizasyona gidilmesi ilginç olmalıdır. Konuya global olarak bakıldığında Malezya’dan Fas’a; Sudan’dan Türkiye’ye kadar pek çok İslam ülkesini ilgilendiren bir sürecin parçası olarak değerlendirilmesi gerektiğine dair yeterince kanıt olduğu görülmektedir.
***
“İslamabad aşırılara panzehir olarak tasavvufu görüyor” başlıklı bir diğer haber ise konunun Pakistan (ve oradan hareket ile Afganistan) ile ilgili yönünü yansıtıyordu. Pakistan hükümetinin resmi açıklamasına göre yedi üyeden oluşan “Tasavvufi Danışma Kurulu” ( =Sufi Advisory Council ) kurulmuş ve ilk toplantısını 9 Haziran 2009 günü Pakistan Din İşleri Bakanlığı’nda yapmıştı. Bu kurulun kuruluş hedefi de Cezayir’deki gelişmeye benzer şekilde ülkede tasavvufun yayılması ile aşırılık ve fanatizme karşı mücadele olarak belirlenmişti. “Tasavvufi Danışma Kurulu”nun tasavvufun mükemmelliğini tanıtmak için önder pozisyonundaki aydınları çaba sarfetmeğe davet etmesi de düşünülmekteydi. (3)
“Tasavvufi Danışma Kurulu”nun Pakistan’daki faaliyet hakkında yapılan “Devlet Destekli Tasavvuf” ABD think-tankları Pakistan’da İslam’a devlet sponsorluğu için neden bastırıyor?başlıklı ve ABD’de yaşayan –muhtemelen Pakistan kökenli- bir hukukçu olan Ali Eteraz imzalı yoruma göre (4) konunun oldukça derin kökleri vardı. “Tasavvufi Danışma Kurulu” öncülü olan ve general Müşerref döneminde “Milli Sufi Konseyi” adı ile bilinen teşekkülün bölgede artan Taliban etkisine karşı daha aktif hale getirilmesi maksadıyla yeniden organize ediliyordu.
***
Londra’da yaşayan araştırmacı Usama Butt ise “Tasavvuf ve Batı” başlıklı yazısında dünyanın ‘global patron’u ABD’nin hemen herşeyde olduğu gibi radikal İslamcı akımların İslam ülkelerindeki etkisine karşı “tasavvufun öne çıkartılması” planında da parmağı olduğunu ortaya koyuyordu. Usama Butt’a göre bu sürecin arkaplanında ABD politikalarının belirlenmesinde tartışılmaz bir etkisi olduğu kabul edilen think-tankların ve özellikle de -Türkiye kamuoyunda da ismi bilinen- RAND adlı düşünce kuruluşunun Sufi İslam’ı “ılımlı ve iş tutulabilir ortak” olarak tanımlamasının önemli olduğuna dikkate çekiyordu. (5)
ABD yönetim erkinin merkezi olan Pentagon’a ‘düşünce üreten’ danışma kurumlarının başında gelen “RAND Corporation”ın 2007 tarihli bir raporunda gerçekten de Cezayir’den Pakistan ‘a kadar geniş bir İslam coğrafyasında belirmeğe başlayan bu yeni politikanın ipuçları yer almaktaydı. “Ilımlı Müslüman Ağları İnşası” ( = Building Moderate Muslim Networks ) başlıklı bu rapor Angel Rabasa, Cheryl Benard, Lowell H. Schwartz ve Peter Sickle adlı araştırmacıların imzası ile yayınlanmıştır.(6) Bu rapor hemen tüm İslam ülkeleri yanında Türkiye hakkında da bazı önemli değerlendirmeleri içermektedir. Raporda ABD çıkarları için işbirliğine açık “Potansiyel Ortaklar” başlığı altında ‘laikler’; ‘liberal müslümanlar’ ve “sufiler de dahil” olmak üzere ‘ılımlı gelenekçiler’ şeklinde üç grub sıralanmaktadır.
Konunun ABD stratejileri açısından öneminin daha önceki RAND raporlarına da yansımış olduğu anlaşılmaktadır. RAND Corporation tarafından 2003 yılında yayımlanan ve Cheryl Benard tarafından hazırlanan “Sivil Demokratik İslam: Ortaklar; Kaynaklar ve Stratejiler” başlıklı raporda da “Sufiler” başlıklı bir paragraf yer almaktaydı. (7) Bu paragrafta Afganistan ve Irak gibi köklü tasavvufi geleneklere sahip ülkelerde tasavvufun derin kültürel kodlarının gücüne ve entellektüel potansiyeline dikkat çekilmişti.
Son olarak dünyanın saygın haber dergilerinden TIME’de 22 Temmuz 2009’da yayınlananTasavvuf Terörü Azaltabilir mi? (= Can Sufism Defuse Terrorism? ) başlıklı yazı konunun batılı çevreler için ilgi kaynağı olarak izlenmeğe devam edileceğinin göstergesi oldu. Ishaan Tharoor imzalı bu yazıya göre, RAND Corporation, Batılı yönetimlere tasavvufu “doğal bir müttefik” olarak takdim etmekteydi. (8)
***
Buraya kadar yaptığım ve genellikle Batı kaynaklı yayınları yansıtan alıntıları değerlendiren okurun “tasavvufi akımlar”ı “emperyalizmin işbirlikçisi” olarak gösterdiğim gibi –hiç mi hiç arzu etmediğim- bir sonuca varması muhtemeldir. Oysa yıllardır Türk tasavvuf geleneği ile ilgili ve tasavvufi hayatın pratikleri ile yaşayan birisi için “tasavvufu karalama” suçlamasına vardırılacak bu değerlendirme çok yanlış olacaktır. Dikkat çekmek istediğim konu sadece, İslam dünyasındaki her türlü gelişme ile ilgili olarak batılı strateji odaklarının bazı kurguları olduğu ve bu kurgulanan tuzakların farkına varılmasının taşıdığı önemdir.
Global oyun kurucuların İslam dünyasının mevcut durumunun şekillenmesinde bir faktör olarak görmezden gelemediği tasavvufi akımların ve özellikle Türk tasavvuf geleneğinin asırlara varan “cihad-ı asgar” (=küçük cihad: zahiri düşmanla silahlı mücadele) tecrübesinin iyi bilinmesinin gereği de ortadadır. Bunun Türk tarihinde nasıl etkin bir rol oynadığının çok güzel bir özeti Prof. Dr. Ömer Lütfi Barkan’ın “Kolonizatör Türk Dervişleri” çalışmasından okunabilir. Prof. Barkan hâlâ önemini koruyan bu uzunca makalesinde Osmanlı devletinin ilk kuruluş yıllarında “derviş-gaziler”in gerek fetihlerde fiilen yer alan savaşçılar, gerekse akıncıların öncü kuvveti olarak yerleştikleri uç noktalarda yaptıkları (bir nevi psikolojik harekat olarak adlandırabilecek) bayındırlık ve gönül çelme çalışmalarının önemine işaret eder. (9)
Konunun çok ilginç bir örneğini ise Türkistan coğrafyasında hâlâ etkisini sürdüren Necmeddin Kübra’nın Moğollara karşı verilen bir savunma savaşında şehid olarak dünyadan ayrılması örneğinde bulmak mümkündür. Mevlana Celaleddin Rumi’nin de işaret ettiği bu şehadetin işaret ettiği “mücadeleci ve aktif” tavrın pek çok örneğini tasavvuf tarihimizde bulabiliriz. (10)
Düşmanla “dişe diş mücadele” eden tasavvuf ehlinin yapıp ettiklerinin yakın zamanda vukua geldiği için kısmen daha iyi bilinen bir örneğini İmam Şamil ve müridlerinin Kafkasya’daki cihad hareketinde görebiliriz.(11) Batı literatürüne “müridizm” olarak geçen İmam Şamil öncülüğündeki bu sufi direnişinin Türkiye’ye göç eden takipçilerinin de aynı tarzdaki “aktif mücadele geleneği” ülkemizin 1919-1922 yıllarında yaşadığı işgal ve kurtuluş mücadelesi yıllarında ortaya konmuştur. İmam Şamil’in bağlı olduğu tasavvufi zincirin bir halkası olan Şerafeddin Dağıstani’nin (vefatı:1936) Bursa’yı işgal eden Yunan birliklerine karşı Orhangazi-Yalova hattında müridleri etrafında organize ettiği büyük direniş bu aktivitenin çok tipik bir örneği olarak tarihe geçmiştir. (12)
Türkiye ile “ılımlı İslam” çerçevesinde yapılacak işbirliğine açık gruplar hakkında RAND raporlarındaki değerlendirmenin yüzeyelliği Batı emperyalizminin -zorbalıkla işgal etse bile- son tahlilde İslam topraklarında neden kalıcılık kazanamayacağının bir kanıtı olarak da değerlendirebilir. (İlgili okurun ülkemizde “Ilımlı İslam” kuluçkası olma potansiyeli görülerek “ılımlı sufi İslam’ın temsilcisi” etiketi ile öne çıkartılan grub”un aslında tasavvuf ile ne kadar da alakasız bir topluluk olduğunu görmek için ilgili 6. ve 7. dipnotlardaki söz konusu raporlara bir göz atması yeterlidir.)
“Cihad ruhunu yitirmiş bir İslam” türetmek üzere dünya çapında “Ilımlı İslam” prototipleri imalatı çabasında olan ve ülkemizde de bu prototiplere kuluçkalık etme kapasitesi olan kişi ve gruplara kucak açan Batılı stratejistler, biraz ‘konuya fransız” olmasalar hemen anlarlardı ki Türk tasavvuf geleneğinde “kılıç sallarken tevhid zikrine devam eden” bir damar her zaman var olmuştur ve -bazen günümüzdeki gibi zayıfla(tıl)mış olsa bile- daima var olacaktır.
Önümüzdeki yıllarda da etkili olması beklenen İslam’ın tasavvufi geleneğini yedeğe alarak “İslam’ı pasifize etme rüyası”nın ardınca gidilen bu yeni sürecin dünyada ve ülkemizde nasıl bir seyir izleyeceğini hep birlikte göreceğiz.
(*) Bu yazı ilk kez 2009 yılında haber10.com sitesinde yayınlanmıştır.
Dipnotlar :
_________________________________________________________
(1) “Radikallerle mücadele için tasavvuf telkini” ; http://www.cnnturk.com/2009/dunya/07/08/radikallerle.mucadele.icin.tasavvuf.telkini/534142.0/
(2) Algeria promotes Sufism in hopes of peace, J. Samia Mair;
http://www.examiner.com/x-9968-Baltimore-Muslim-Examiner~y2009m7d13-Algeria-promotes-Sufism-in-hopes-of-peace
(3) Islamabad sees sufism as extremist antidote;
http://www.presstv.ir/classic/detail.aspx?id=97382§ionid=351020401
(4) State-Sponsored Sufism , Ali Eteraz;
http://www.foreignpolicy.com/story/cms.php?story_id=4993
(5) Sufism and the West, Usama Butt;
http://www.khaleejtimes.com/DisplayArticleNew.asp?col=§ion=opinion&xfile=data/opinion/2009/June/opinion_June148.xml
(6) Building Moderate Muslim Networks, RAND Corp.;
http://www.rand.org/pubs/monographs/2007/RAND_MG574.pdf
(7) Civil Democratic İslam: Partners, resources, and strategies , Cheryl Benard, RAND Corp;
http://www.rand.org/pubs/monograph_reports/2005/MR1716.pdf
(8) Can Sufism Defuse Terrorism?
http://www.time.com/time/world/article/0,8599,1912091,00.html
(9) “Kolonizatör Türk Dervişleri”, Prof. Dr. Barkan, Ömer Lütfi; Vakıflar Dergisi, sayı:2, sf. 279-304, Ankara, 1942.
http://turkoloji.cu.edu.tr/GENEL/barkan.pdf
(10)İşaret Taşları, Dr. Bice, Hayati; Akçağ yayınları, Ankara, 2017.
(11) İmam Şamil ve Kafkasya Cihadı hakkında bkz.
http://www.tasavvuf.in/samil.htm
(12)Kurtuluş Savaşı Yıllarında Şerâfeddin Dağıstanî hakkında bkz.
http://tasavvuf.sufiler3.googlepages.com/serafeddin2